16 Mayıs 2011 Pazartesi

DEMOKRATİK BİR MEDYA İÇİN


‘’Basın, milletin müşterek sesidir.’’ Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözleri geliyor aklıma. Bu söz ne kadar saf ve temiz anlamlar içermektedir. Fakat günümüz medyası için bu sözler aynı saflığı ve anlamlılığı içermiyor. Yeni medya ortamında ise ‘’küresel medya’’ ve ‘’ yerel medya’’ kavramları oluşmaktadır. Ve bunlar yeni boyutlar katmaktadır. Teknoloji ilerledikçe demokratik medya ortamı oluşturmak bir o kadar zor oluyor. Artık haber kaynağına ulaşmak çok kolay. Durum böyle olunca, medya ortamında ‘’küresel medya’’ daha ilgi çekici oluyor. Bunun en büyük örneği CNN kanalıdır. Bu kanalın, her ülkeye göre olan küre-yerelleşmiş bir sürü kanalı vardır. Örneğin, CNN-Türk, CNN-En, CNN-International gibi. Örneğin, bir haber çıkıyor ve bütün kanallarda aynı haber ve aynı şekilde yorumlanıyor. Farklı bir düşünce ortaya konulmuyor. Böyle kanalların oluşması nedeniyle, haberin gerçekliğine, yansız bir haber olduğuna ya da ticari çıkarların ön planda olmadığına inanmak zor oluyor. Herşeyin tekelleşmesinden dolayı da  yeni alternatif çözümler ve söylemler ortaya çıkmaya başlamıştır.  ‘’Yerel medya’’ burda çok işe yarıyor. Artık insanlar yeni düşünceler, fikirler duymak , görmek istiyor. ‘Haklar için habercilik, haberciler için özgürlük."  Diyerek yola çıkan BİA (bağımsız iletişim ağı)  hak haberciliği, barış gazeteciliği, yurttaş haberciliği gibi kavramları yaygınlaştırmak istiyor. Ve bunun için de çabalıyor.  BİA, kendi içinde cinsiyet eşitliğine ve düşünce özgürlüğüne önem veriyor. Sizin kim olduğunuzu sorgulamıyor. Kalıplaşmış söylemlerden uzak durmaya çalışıyor. Kısacası insanı insan olarak görüyor. Medya ortamının değişmesi  için oturmuş birtakım kalıplardan kurtulması gerekiyor. Fakat bunları değiştirmeye  çalışırken,  bazı kötu yaşanan olayların sonucunda bir adım atmamamız gerektiğini düşünüyorum. Aslında demek istediğim yaşanan olayların sonucunda değil her zaman sesimizi çıkarmalıyız, yenilikler yapmalıyız.  2 Şubat 2011 tarihinde  sunucu ve oyuncu olan Defne Joy Foster hayatını kaybettiğinde , bunun üzerine bir sürü yazılar kaleme alındı. Hatta bazı kişiler sınırı aştı ve ölen insanın özel hayatına kadar müdahale edip, bu konu hakkında düşüncelerini yazdı. Demokratik bir medya için biz nerede durmalıyız ? İşte bizler bunu unutuyoruz ! Bir insanın özel hayatını yazmak, konuşmak o kişilerden başkasına düşmez. Eğer bunu yapan medya mesupları varsa ki var, işte bunlarda işe ticari açıdan nasıl kar edebilceklerini düşündükleri için bakıyorlardır. Ve bu olaydan sonra bir devrim başladı. İsmi ise ‘’Defne Devrimi.’’  Savundakları düşünceler ise şunlar;
‘’Dipten yükselen bir arzu ve bilinçle, gazeteleri, televizyonları açtığımızda artık şunları duymak, görmek istemediğimize eminiz: 
“Nataşalar... Hürremler...”
“Sen gay misin, normal mi?”
“Bu da tekneyle gelen arkadaşlardan mı?”
“Dink dank etmedi mi?”
“Mayın demokrasiyse, yumruk niye faşizm?”
“Türbanlılar Papermoon’da”
“Tekvandoda misyoner tuzağı”
"Bir kadına ofsaytı anlatmak..."
“Ermeni kırması Kürtçü”
“Su testisi su yolunda kırılır!”
“Hayattan elendi”
“Hastalığa karşı verdiği mücadelede yenik düştü”
“Erkeklerin gözdesiydi, şimdi o da yaşlandı!”
“Selülitlerini gizlemek için verdiği mücadeleyi kaybetti” 
Demokratik bir medya için bu kalıpların, düşüncelerin kırılması gereklidir.
Demokratik bir medya için yandaş değil yansız haber gereklidir.
Demokratik bir medya için özgürce düşünceni ifade edebilme hakkına sahip olmak gereklidir.
Demokratik bir medya için  demokratik ortam gereklidir.

1 Mayıs 2011 Pazar

FLASH MOB

T-Mobile şirketi, müşterilerinin telefonlarına bir hafta boyunca aynı videoyu gönderiyor. 1 hafta sonunda da Liverpool Tren İstasyonunda olanlar oluyor. İşte unutulmaz Flash Mob olayı, buyurun izleyin..