8 Nisan 2011 Cuma

KURUKAHVECİ MEHMET EFENDİ

Meşhur Kurukahveci Mehmet Efendi’nin asıl yeri  Eminönün'de. Yıllardır burada kahve satıyorlar. Küçük bir dükkanları var fakat çok şirin bir yer.İnsanlar Kurukahveci Mehmet Efendi’den kahve almak için sıraya giriyorlar.Dükkanın olduğu yerin her tarafı çok güzel kahve koyuyor.Burası ilk yerleri.Şu an büyük marketlerde de paketli halinde kahvelerinden satılıyor.Fakat buradan almak başka bir duygu.Hem taze hemde ayrı bir keyif.Ve Üç kuşaktır bu işi  devam ettiriyorlar. 

Peki Kurukahveci Mehmet Efendi kimdir?
19. yüzyıl sonlarına kadar Türk Kahvesi, çiğ çekirdek olarak satılıyordu ve evlerdeki kahve tavalarında kavrulduktan sonra el değirmenlerinde çekilerek içilebiliyordu. Bu durum; Hasan Efendi'nin işlettiği baharat ve çiğ kahve satan dükkânın, oğlu Mehmet Efendi tarafından devralınmasına kadar sürdü.
1857'de İstanbul Fatih'te doğan Mehmet Efendi, Süleymaniye Medresesi'nde eğitim gördükten sonra babasının dükkânında çalışmaya başladı. 1871 yılında işin başına geçen Mehmet Efendi, çiğ kahveyi kavurup dibeklerde öğüterek müşterilerine hazır olarak satmaya başladı. Böylece İstanbul Tahmis Sokakta taze kavrulmuş, mis gibi kahvenin kokusu da çevreye yayıldı. Kahveyi öğüterek ilk kez hazır olarak kahveseverlere sunan Mehmet Efendi, bu yenilik ve müşterilerine sağladığı kolaylıkla kısa sürede tanınarak "Kurukahveci Mehmet Efendi" diye anılmaya başlandı.
Peki Türk Kahvesinin öyküsü nedir?

Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 16.yüzyılda , Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen'de içtiği ve çok sevdiği kahveyi İstanbul'a getirdi.
Kahve, kısa zamanda itibarlı bir içecek olarak saray mutfağında yerini aldı ve büyük ilgi gördü. Saray görevleri arasına "kahvecibaşı" adında bir de rütbe eklendi. Padişahın ya da bağlı olduğu devlet büyüğünün kahvesini pişirmekle görevli olan kahvecibaşı, sadık ve sır tutmasını bilenler arasından seçilirdi. Osmanlı tarihinde kahvecibaşılıktan sadrazamlığa yükselenlere bile rastlandı.
Saraydan konaklara ardından evlere giren kahve, İstanbul halkının kısa sürede tutkunu olduğu bir lezzet haline geldi.
Hatta İtalyan yazar Edmondo de Amicis 18. yüzyıl sonlarındaki bir yazısında bu tutkuya şöyle yer vermiştir: "Galata Kulesi'nin ve Bayezid Kulesi'nin tepelerinde kahve vardır, vapurlarda kahve vardır, mezarlık içinde kahve vardır, resmi dairelerde ve hamamlarda kahve vardır, çarşı içinde kahve vardır. İnsan, İstanbul'un neresinde bulunursa bulunsun, etrafına hiç bakmadan sadece bir bağırması yeterlidir: 'Kahveci'… Üç dakika sonra, önünüzde bir kahve tütmeye başlar."
Türkler için kahve içmek bambaşka bir keyiftir.
 Türk kahvesinin beraberinde getirdiği dostluk, sevgi ve paylaşım için bir fincan kahveye büyük anlamlar yüklenir. "Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır" sözü bunu en iyi şekilde vurgular. Kahve içmek Türk halkı için o kadar büyük önem taşır ki, dilimizdeki "kahvaltı" kelimesi kahve-altı sözcüklerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmıştır.


 


2 yorum:

  1. en az 5 tane olcak 1 tane değil

    YanıtlaSil
  2. =) biliyorum. alttaki yazımdada var. Yinede hatırlattığın için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil